Rumeli Feneri hep aklımızın bir köşesindeydi ama çok uzak olduğunu düşünüyorduk. İstanbul'da her yer uzak her yer yakın aslında. Bazen kısacık mesafelerde ömrümüzü tükettiğimiz için başka bir yer çok yakın gelebiliyor. Bizim için de böyle oldu, trafiksiz gittiğimiz için çabucak vardık. Koç Üniversitesi'nin önünden geçtik. Sarıyer'den Koç Üniversitesini takip edip kolayca yolu bulabilirsiniz. Şimdi 3. Köprü için harap edilmekte olan ormanda ilerlerken yolda karşımızdan sahipsiz bir Beagle koşa koşa geliyordu. Durduk hemen peşinden koştum zavallı köpeğin ama yetişemedim. Belli ki ormana bırakmıştı sahipleri. Sonradan öğrendim ki bu ormanlar köpeklerini sokağa atanların mekanıymış, bir sürü köpek hayatta kalmak için yardımseverleri bekliyormuş. O zavallı köpeğe ne olduğu hep aklımda ve çok üzülüyorum.
Bu olaydan sonra Garipçe'ye de uğrayalım dedik. O ne kadar küçük bir köy! Ne kadar fazla insan vardı inanamadım. Anadolu Feneri planı yaparsanız belki kahvaltıyı burada yapmak isteyebilirsiniz zira Garipçe kahvaltısıyla meşhur olmuş durumda. Köyün içinde ciddi bir park sorunu var, biraz yürüseniz bence daha iyi olabilir. Biz kahvaltı etmedik, hatıra olsun diye yükselen köprünün önünde fotoğraf çektirdik sadece. Yola çıktıktan kısa bir süre sonra da Rumeli Feneri ne vardık.
Rumeli Feneri'nin benim için aklımdaki görüntüsü kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde soğuk, dalgalı ve bol rüzgarlı, gitmeye değmeyecek bir yerdi. Bu konuda da yanılmışım!
Eminim ki yılın büyük bir çoğunluğunu böyle geçiriyor ama havayı güzel bulduğunuzda mutlaka gitmelisiniz. İstanbul içinde sessizliği yada sadece dalgaların sesini dinleyebileceğiniz nadir yerlerden biri. Tarihe vermediğimiz önemi de görmek için ideal! O güzelim yer virane olmuş!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder