Sayfalar

9 Şubat 2014 Pazar

Antebi

İstanbul'daki en sevdiğim lahmacunu yapan yer ile tanıştırmak istiyorum sizi.
Mudavimi olduğum bu Antep usulü lahmacunun bildiğimiz lahmacundan farkı iç harcına sarımsak katılması. 



Sadece bu değil tabii. Ben kıymasının çok ağır olmamasını da seviyorum. Ayrıca İstanbul'da pek görmeye alışık olmadığımız ama Antep'te ve Anadolu'da olmazsa olmaz bu arkadaşlar var Antebi'de ki oldukça lezzetli!


Tüm malzemeler Antep'ten geliyor. Çorbanın tadı kullandıkları salçadan dolayı oldukça farklı ve lezzetli.




Adana Kebap çok lezzetliydi.




Ve tabii ki mutlu son



Havuç diliminin fotoğrafını az daha çekemiyordum son anda aklıma geldi. İmam Çağdaş'daki baklavadan hiçbir farkı yoktu.


Güler yüzlü bu garson abimiz yıllardan beri burada ve servis harika!

Fiyatlar:
Kebaplar 14-25 TL arası
Çorba ve lahmacun 5 TL

Yol:
Acıbadem Caddesi üzerinde No: 87'de 




4 Şubat 2014 Salı

Tarihi Yarımada

Bu soğukların başlamasından hemen önceki o güzel hafta sonunda Marmaray'ı kullanarak Tarihi Yarımada turu yapalım dedik. Marmaray'dan önce oralara gitmek eziyetti, hele ki hafta sonu! Gitmek bir dert, park yeri bulmak, trafikte geri dönmek bir dertti. Deniz yolunu seçsek Kadıköy'ün karmaşasına girmek gerekiyordu. Marmarayla kişi başı 5 TL'ye gidip geldik, hem de yarım saatte vardık.

Soğukçeşme sokağından Topkapı sarayının önüne çıktık.



Geldik Sultan Ahmet meydanına..



Ben burayı çok seviyorum, okuduğum kitaplardaki hikayeler birbirine karışıyor, kendimi bir Bizans'ta bir Osmanlı'da hissediyorum.



Kafanı nereye çevirsen tarih.. Meydanı düzenlemişler epeydir gitmemiştim. 
Burada fazla vakit geçirmeden Kapalı Çarşı'ya doğru devam ettik, ara sokaklardan Beyazıd'a geldik.

Gülhane Parkı, Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultan Ahmet Camii, Süleymaniye Camii daha sonraki seferlerde gelmek için ertelendi. Neticede keşif turundaydık, Marmaray'ın kolaylık sağlayıp sağlamadığına bakmak için yola çıkmıştık. Hepsine daha önceden gittik ve şahsen ben hepsinin farklı güzellikte olduğunu ve defalarca gidileceğini düşünüyorum.


Ayasofya

Kapalı çarşı bana her zaman güzel ama kalabalık gelmiştir. Hafta sonu olması nedeniyle yine öyleydi. Biraz vakit geçirdikten sonra Mahputpaşa'dan Mısır Çarşısına doğru yola koyulduk. Tahtakale'de  daha önce hep duyduğum ama hiç denk gelmediğim çeşit çeşit malzeme satan dükkanları dolaştık. Doğum günü düzenlemek isteyen biri için burası bir cennet, çok fazla seçenek var. Bunu da aklımıza not ettik. Mısır çarşısından kuru yemiş alma gafletinde bulunduk. Yanılmıyorsam cevizin kilosu 100 küsur TL idi.. Çarşının çıkışında solda bir kuyruk gördük bir baktık ki kuru yemişçi. Tabii çarşıdaki kiralar olmadığı için gayet uygun fiyatlı kuru yemiş bulunuyor, buradan da aldık tabii kaçar mı ;)

Eminönü'ne gelip de balık ekmek yenmeden gitmek olmaz dedik ve köprüye yöneldik. Galata'da bu manzara eşliğinde nefis bir balık ekmek keyfi yaptık.



Bira 8, balık ekmek 5 TL ile gayet uygun fiyatlı bir restorandı. Teknelerden de yiyebilirsiniz tabii ama biraz kalabalık ve taburelerde oturmak zor olabiliyor.

Sonrasında da geldiğimiz gibi kolayca Marmaray'la döndük. Marmaray'ın indiğimiz durağı uzakta kaldığı için Eski Sirkeci tren istasyonundaki girişinden girdik. Böyle kısa ama keyifli bir turu en kısa sürede yine yapmaya karar verdik. 








3 Şubat 2014 Pazartesi

Sur Ocakbaşı

Sur Ocakbaşı'yı Vedat Milör'dan duymuştuk ve hep aklımızın bir kenarındaydı.


Fatih bize çok ters olduğu için yaklaşık 2 sene hiç gidemedik. Keşke gitseymişiz! İstanbul'da yediğim en en en lezzetli kebaptı.


İç yağı hiç sevmem, ağır yiyeceklerle aram hiç yoktur. Burada da ağır bir et bekliyordum açıkçası ama yanıldım. Artık başka yerde kebap yemem dedim, o derece yani. Ama masalara serdikleri kağıtlar beni benden aldı. Böyle bir yaratıcılık hiç gördünüz mü? :)

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Not: Dondurmalı irmik tatlısını da mutlaka denemelisiniz!



Adres: İtfaiye Cad.No: 27/1 Fatih / İstanbul
Telefon: 021253380 88 / 02126210724
Web Sitesi

2 Şubat 2014 Pazar

Rumeli Feneri

Rumeli Feneri hep aklımızın bir köşesindeydi ama çok uzak olduğunu düşünüyorduk. İstanbul'da her yer uzak her yer yakın aslında. Bazen kısacık mesafelerde ömrümüzü tükettiğimiz için başka bir yer çok yakın gelebiliyor. Bizim için de böyle oldu, trafiksiz gittiğimiz için çabucak vardık. Koç Üniversitesi'nin önünden geçtik. Sarıyer'den Koç Üniversitesini takip edip kolayca yolu bulabilirsiniz. Şimdi 3. Köprü için harap edilmekte olan ormanda ilerlerken yolda karşımızdan sahipsiz bir Beagle koşa koşa geliyordu. Durduk hemen peşinden koştum zavallı köpeğin ama yetişemedim. Belli ki ormana bırakmıştı sahipleri. Sonradan öğrendim ki bu ormanlar köpeklerini sokağa atanların mekanıymış, bir sürü köpek hayatta kalmak için yardımseverleri bekliyormuş. O zavallı köpeğe ne olduğu hep aklımda ve çok üzülüyorum.

Bu olaydan sonra Garipçe'ye de uğrayalım dedik. O ne kadar küçük bir köy! Ne kadar fazla insan vardı inanamadım. Anadolu Feneri planı yaparsanız belki kahvaltıyı burada yapmak isteyebilirsiniz zira Garipçe kahvaltısıyla meşhur olmuş durumda. Köyün içinde ciddi bir park sorunu var, biraz yürüseniz bence daha iyi olabilir. Biz kahvaltı etmedik, hatıra olsun diye yükselen köprünün önünde fotoğraf çektirdik sadece. Yola çıktıktan kısa bir süre sonra da Rumeli Feneri ne vardık.


Rumeli Feneri'nin benim için aklımdaki görüntüsü kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde soğuk, dalgalı ve bol rüzgarlı, gitmeye değmeyecek bir yerdi. Bu konuda da yanılmışım!





Eminim ki yılın büyük bir çoğunluğunu böyle geçiriyor ama havayı güzel bulduğunuzda mutlaka gitmelisiniz. İstanbul içinde sessizliği yada sadece dalgaların sesini dinleyebileceğiniz nadir yerlerden biri.  Tarihe vermediğimiz önemi de görmek için ideal! O güzelim yer virane olmuş!